Monday, July 10, 2006
Çatalca da bir Pazar
Zakkumlar,
Şu minicik patlıcana kıyamam ben onun için yemedik.
Domatesler kızarmamıştı onu da yiyemedik,
İncirler,
Çardaktaki üzümler,(alttan ve yandan çektim ama orda ki güzelliği veremedim)
Sırıklarda ki fasülyeler
Kabaklar yiyemediklerimizdi çünkü henüz olmamışlardı. Fakat üzüm yaprakları kurtulamadı cömert ev sahibimizden ve dün yaptığım batta afiyetle tüketilmek üzere diş kirası olarak bize hediye edildi.
Şu daldaki balı ablam çekmemi istedi abla hatırına bal (bir adı var mı? bakılacak)çektim.
Erikler,
Kayısılar,(baktım poz veriyorlar iki adet çektim yok yok yaprakların arasından güneş ışığını görünce dayanamadım)
Dutlar,
Elmalar kurtulamadılar bizden
Taze bahçe sebzesi, meyvesi yemek ayrı bir zevkmiş canım aradan geçen yıllar unutturmuş bize.
Elimde makine dolaşırken esas bilgileri kaçırmışım.(buradan anladım ki esas ayrıntılar kameramanlarda değil röportajı yapan muhabirlerde olurmuş)
Her nimetin bir külfeti olur derler ya bu bahçenin altı tamamen kayalıkmış. Evet yanlış yazmadım kayalık. Günlerce makineler kazmış fakat bakmışlar sonuç almak umutsuz, bu sefer miktarı unuttum bir kaç ton toprak getirip döktürmüşler. Sonra ekme ve biçme işine girişmişler.
Yani atalar boşuna dememiş 'Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur' diye. Ve külfet nimete dönüşmüş. Hatta kayalık bir bahçeye sahip olmanın bir avantajını daha söyledikleri zaman iyice şaşırdım .Malum şu geçirdiğimiz büyük depremde hafif bir deprem sanıp yatmışlar . Komşuları araba radyolarını sonuna kadar açınca işin vehametini anlamışlar. Burada İstanbul'dan gelen iki araba insanı günlerce korkusuz ağırlamışlar. Hani olur da arsa almaya niyet edersiniz aklınızda bulunsun Çatalca.
Sadede geleyim ev güzel, bahçe güzel, dostlar güzeldi böyle olunca günde güzel sona erdi.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment