Pages

Thursday, December 14, 2006

Çarşamba Pazarı





Fatih'in Çarşamba'sı, ünü Türkiye'yi bile aşmış bir pazardır. Büyüklüğü de neredeyse aşacak ama neyse abartmayalım. Çarşamba günleri pazarın olduğu sokaklarda oturanların yaşadığı gürültüyü ve kargaşayı bilirim ertesi gün oldu mu bir eksiklik hisseder insan, bugün neden bu kadar sessiz acaba diye düşünmeye başlar.






Çarşamba böyle büyük ve kalabalık ama aradığın her şeyi neredeyse her kalitede bulabilme özelliğiyle insanların "pazar malı" diye burun kıvırmasına değil de "hımm çarşamba'dan mı aldın???" şeklinde bir kalite göstergesi olmaya başladı. Özellikle dikiş dikenler ve bu tarz bir işle uğraşanlar için muhteşem bir yer.








Çarşamba pazarına Anadolu yakasından bile ziyaretçiler geliyor, diğer semtleri saymıyorum. Pazarın trafiğe hatırı sayılır katkısını, sokaklar önce parkedilmiş arabalardan anlayabilirsiniz.



Ünlü markaların fabrikalarından toplanmış rengarenk ve çeşit çeşit kumaşlar, perdeler, kaplamalık kumaşlar, battaniyeler, pikeler, en kaliteli markaların tasarladığı kıyafetlerde bile bulunmayan süslemeler, en son moda kıyafetler, ayakkabılar, çantalar (taklit markalar da dahil olmak üzere)... Yine süslü mağazalarda satılan her türlü ev eşyası (Kredi kartına taksit yapanları bile bulunuyor)...






En çekici yanı da satan kişilerle samimi diyaloglar kurmak, pazarlık yapmak ve bütün ürünlerin yanyana olması.. Sağında göz alıcı ve %99 çin malı porselenler solunda bir apartman boyu yüksekliğe asılmış 0-3 yaş arası bebek kıyafetleri, diğer tarafta nevresimlik kumaşlar, pullar vs. Soğuk devasa alışveriş merkezlerinin yanında (adım atmanın zorluğunu göz önüne almazsak) oldukça sevimli kalıyor.









Geçen Çarşamba oradaydım ama bütünüyle gezmek için değil de sadece kumaşçıların olduğu bölüme bakmak için gitmiştik o yüzden sebzelerin olduğu yerlere ve daha iç kısımlara girmedik. Ben de hazır yanımda fotoğraf makinesi varken bir kaç fotoğraf çekiyim dedim.



Demem o ki aslında bu bir kaç fotoğraf Çarşamba'yı anlatmaya yetmez ama hiç gitmemiş, İstanbul dışında olanlara bir fikir veya uzakta kalıp özleyenler için hatıra olur diyerek yayınlıyorum. Bir dahaki sefere de diğer yerlerini çekerim inşallah..

Bebek kıyafetleri satanlardan birini çekerken "para isterim ama ürünlerimi çekiyorsun" diye takıldı, "reklamını yapıyorum bak daha ne istiyorsun" diyince bir şey demedi.





Bu amcadan da kelepçeli kek kalıp seti aldık, 3'lü takım halinde, bize indirim yaptı teşekkür ediyoruz.






Friday, December 08, 2006

Nasıl Bakarsan Öyle Görürsün






Nasıl bakarsan öyle görürsün. Bu tabir çok özel. Bazen bazı şeyler çok üst üste gelirler. O kadar ki hepsinin üstünüze yığılıp altında kalmaktan korkarsınız. Güzel olan bütün her şey size o anda karanlıktır, sıkıcıdır. İşte o anda şansınız yaver gider de güzel bir şey görürseniz nefes aldığınızı tekrar hissedersiniz. Bu güzel bir çiçek, kuş ya da manzara olabilir. Ama o anda nasıl bir halet-i ruhiye içindeyseniz öyle bakar öyle görürsünüz. İşte böyle bir anda güneşin batışı güzel göründü bana. İşi gücü bırakıp fotoğraf çekmeye koyuldum. Tamam ilk fotoğraflar çok güzel göründü. Ama sonuncu bana öyle bir his verdi ki bütün ümitler bulutların altında gizlenmişti. Yok güzel bakacaktım değil mi? Tamam o zaman incecik ışıklar sızıyordu. Bu da küçük ümitler demektir. Umarım...


İstanbul'un her köşesi ayrı güzel. Tabii güzelliği tarihi güzelliklerle birleşince başka türlü güzel oluyor. Sarı Köşkün bahçesinden bir akşam manzarası. İyi de bahçe ve merdiven yerine köşkü çekmeliydin diyenler olur beş dakikalık zaman zarfında kapıdan giren çıkan eksik olmadı. Çekersem olur da hayır diyen olur diye cesaret edemedim. Başka bir sefere erteledim. E adım adım ilerliyoruz..

Saturday, November 18, 2006

Buralarda yalan barınamaz



Gerçekten ama gerçekten yorulduğunuz oldu mu yalandan? Aslında yalanlardan. Ya işte o vakit benim düşündüğümü düşünürsünüz belki de. Yalanla siyaset birbirine çok yakın bir çizgide günümüzde. Siyasetten kastım başka yerler değil normal aile ve arkadaşlık ilişkileri. Hani birinin kalbini kırmamak için, iki kişinin arasını bulmak için olan söylerken, bu iş düzelsin ben buna söylerim doğrusunu diyerek söylenen sonra gerçekten düzeltebileceğiniz şeylerdi benim öğrendiğim. Buydu siyaset. Ama şimdi tam tersi olmuş gözünüzün içine baka baka size zarar verecek yalanı söyleyebiliyor. Yavaş, ağır ol bak mumun sönmek üzere, siyaset tarafını aştın yalan çizgisindesin diyesim geliyor. Tutuyorum kendimi. Hayvanlar aleminde yalancılıkla suçlanan tilkidir bir tek hikayelerde. Ağaçlar çiçekler derseniz tamamen kurtarmışlar benim bu korkunç kabusumdan. Seyret seyret doyamıyor insan. Biliyorum insanlar konuşa konuşa ......ama?

Saturday, September 09, 2006

Ayın ondördü ve ay tutulması

İlla ki özeldir ve çok güzeldir ayın ondördü. Bir de aynı gün ay tutulunca makine elimde kaldı. Neyse ki bir vakit sonra misafir geldi ve ben paparaziliği bıraktım. Belki çok güzel değil çekimim ama yine de ekledim fotoğrafları. Sanırım tutulmayı çemek için bir parça tecrübe ve daha yüksek bir mekan gerekiyor.
Önce mehtabın doğuşu;








Sonra tutulması ;















Ben çekmeyi bıraktığımda da çok güzeldi. Vakit fakirliğinden çekemedim ve bakamadım. Zaten bunları da belli aralıklarla çektim. Mehtabın vazifesi olduğu gibi benim de vardı. Mehtab kadar sadık kalamasam da.

Saturday, September 02, 2006

DEVE & EŞEK

Hiç canlı olarak deve gördüğümü hatırlamıyorum, çocukken olabilir... Geçenlerde buralarda bir yere gösteri amaçlı (yani bizim görmemiz için yoksa akrobasi yapmıyorlardı) bir deve bir de eşek getirmişler, çocuklar uzaktan "aa bu gerçek mi??" diye koşarak geliyorlar, sonra da korkup kaçıyorlardı veya babalar çocuklarını almış "bak oğlum bu deve" şeklinde ders veriyordu, tabii hemen herkes fotoğrafını çekiyordu şaşkın hayvancağızların.. Biz de eksik kalmadık. Devemizin ayağa kalkmasını çok istedim ama genelde uyuyor görünüyordu, umarım sakin durmaları için uyuşturucu bir şeyler vermemişlerdir..









Thursday, August 24, 2006

Göçmen Kuşlar



Bu güzelliği seyrederken takvime bakmamız gerekti bir sebepten 18 Ağustos'ta turnaların gitme zamanı yazısını okuyunca biraz gezindim internette.
Acaba bizim leylekler turnalarla akraba mıydı? Bir ipucu bulamadım ama vaktim kısıtlıydyı bir yerlerde kaçmış olabilir gözümden. Ola ki bilginiz vardır siz yazabilirsiniz. Yanlız leyleklerle ilgili bir yazı buldum;

Leyleklerin ülkemize dönüşü başlı başına bir sevinç kaynağıdır. Uçan bir leyleği görenin çok güzel bir haber alacağına inanılır ve rüyada leylek görmek ise bilgililik, naziklik, dengelilik, hikmet sahibi, olmak şeklinde yorumlanmaktadır.

Özellikle çiftçi vatandaşlarımız tarafından leyleklerin bereket anlamına gelmekte olduğuna inanılır ve gelecek senede köyümüze bereket gelir şeklinde temenni edildiği bilinmektedir.

Halkımız leylek türlerini “siyah- beyaz leylek”ve “leylek” olarak tanıdığı; Yöresel isim olarak bazı yörelerde kırmızı gaga olarak bilinen ve sevilen bir tür olduğu ve Merkez Av Komisyonu tarafından ülke genelinde korumaya alınan leylekler sayımı sonucu;

- 604 leylek yuvası

- 794 adet yuvada yavru

- 4992 Leylek ise uçarken veya beslenirken tespit edilmiştir.

Bakanlığımıza bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanarak Valilikler ( İl Çevre ve Orman Müdürlüklerine ) gönderilen anket formları sayesinde toplanan bilgiler ışığında Türkiye genelinde leyleklerin sayısı tespit edilmiştir.

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü bu çalışma sonucu ülkemizdeki leyleklerin;

Halkımız tarafından göçmen bir tür olduğunun bilindiği;

Genellikle yuvalarını elektrik direklerinde veya yüksek gerilim hatlarındaki demir direklerde yaptığı;

Ağırlıklı olarak leylek ölümlerinin yuvada kuşların uçma denemeleri esnasında kanatların iki telle birden temas etmesi ile olduğu;

Gelen verilerin hiç birisinde ayağına halka takılmış olan bir leyleğe rastlanılmadığı; Yuvalardaki leylek yavrularının eşit büyüklüklerde olduğu;

Halkımız tarafından yapılan yapay yuvalara da yuvalanma eğiliminde olduğu;

Leylekler yuvalarını yaparken çok yakınlarında da aynı tür bir yuvanın olmasından rahatsız olmadıkları;

Hakkında bilgi toplanmıştır.

Şehir yerleşim yerlerinde ağaç kesiminden dolayı leylekler yuva yeri bulamamıştır. Bunun sonucu olarak ta yuvalarını genellikle elektrik direklerine ve yüksek gerilim hatlarındaki demir direklere yapmışlardır.( http://www.milliparklar.gov.tr/leylek/leylek.htm)




Bir sefer daha seyretmiştik bu güzel manzarayı. Arada bir büyük kuş kümesinden ayrılan bir kaç kuş geldikleri yöne doğru geri gidiyorlar kümede kalanlar oldukları yerde dönerek bekliyorlar. Biraz sonra büyük bir küme daha geliyor ve hepsi birleşerek uçuşlarına devam ediyorlar. Fakat bu yolcu toplama işi bizim gördüğümüz kısa anda bile bir kaç sefer tekrarlandı. Bu yolculuk ne kadar sürer bilmem?
Aaa bu arada unutmadan leylek gördük ya güzel haber ameliyat güzel geçti ve kuzenim gözlüklerinden ayrıldı.(kurtuldu da diyebiliriz)


Ve en son birleştikleri an. Göçmen kuşlar gittiler sonbahar geliyor. Teyzemler de gittiler. En az bir senelik hasret başlıyor. Hani birinden ayrılırken vedalaşmak vardır ya... O bana hasretten daha zor gelir. Yolları açık olsun bütün göçmen kuşların.

Gezinti {Sarmaşıklar, Yalnız Sokak Lambaları, Boş Banklar ve Utangaç Kedi}

Akşam üstü özel olarak bizim için hazırlanmış yapay doğamızda bir gezinti yaparak national geographic ruhu yakalamak istedik ama, özenle dizilmiş taşlı yollardan çıkıp ağaçların arasına girdiğimizde her an böcekler saldıracakmış kuruntusu yapmaktan psikolojik olarak kaşınmaya başlayınca o yazı dizilerini sadece okumaya devam etmemiz gerektiğine karar vermiş bulunuyoruz.. Çocukken ağaçlara nasıl tırmanıyordum acaba, şimdi en ufak böceği uzaktan gördüğü an kaşınmaya başlayan ben..

Her ne kadar klişe objeler olsalar da, bol bol yalnız ve kırılmış sokak lambası ve bank bulduk gezerken..



Bir de objektiflerden deli gibi kaçan bir sokak kedisi..! Kaçıp kaçıp ağaçlara tırmanıyordu sonra da annesiyle acı acı miyavlaşıyorlardı. Muhtemelen annesi "yavrum in ordan düşüceksin bir şey yok ablalar fotoğrafını çekicek korkmasana" diye açıklama yapıyordu ama sözünü dinletemedi kesinlikle.



Yaz bu öldürücü sıcaklarla beraber bitiyor sarmaşıkların yaprakları artık daha kalın daha sert ve ölmek üzereler...




Çiçekler de artık daha solgun ve cansız, ama hala tomurcuk halinde olanlar var..





Bu ağaçların arasında bir de küçük bir domates bostanı bulduk ama çok bakımsız bir haldeydi.